#ef7e12

Çevik Çalışma Kültürüne Spor Dünyasından Üç İlham Noktası

Gökhan İbili // Allianz Türkiye - Hayat Emeklilik Operasyon Direktörü

Takım olmak… Belki de çevik dönüşümün en çok ortak noktası olan alanlardan biri spor. Başarıya giden yolda ilham alabileceğimiz bir bisiklet, bir voleybol takımı, bir de basketbolcunun anekdotlarından söz edeceğiz. 

İş dünyası kıran kırana geçen bir spor müsabakasının skor tablosu gibi, durmadan değişiyor. Bu kadar değişkenlik, belirsizlik, karmaşıklık ve bilinmezliğin içinde ayakta kalabilmek için en temel unsur bunlarla baş edebilecek sağlam bir takım kurgusu yaratabilmek. 

Hayat emeklilik satış sonrası hizmetler ekibi olarak; bu karmaşık iş dünyasına ayak uyduracak güçlü takımlarımızı kurarken, çevik çalışma kültürümüzün bize kattığı vizyonla, spor dünyasından ödünç alıp günlük hayatımıza uyarlayabileceğimiz, çevik prensiplere yakınsayan üç anekdottan söz etmek istiyorum. 

James Clear’ın çok okunan Atomik Alışkanlıklar kitabının ilk bölümünde bahsi geçen bisiklet takımıyla başlayalım. İngiltere bisiklet takımı neredeyse bir asırdan fazladır en prestijli bisiklet turnuvası olan Fransa bisiklet yarışlarını bir kez bile kazanamamışlardı. Olimpiyat oyunlarında ise tek bir altın madalyaları vardı. Dünyanın en iyi bisiklet markalarından biri, takıma bisiklet satmayı dahi reddetmişti. 2003 yılıydı. David Brailsford, performans direktörü olarak göreve başladı. Ekibiyle birlikte yepyeni bir kalkınma planı yaptı. 

Küçük değişikliklerin gücü 

Hedefledikleri nokta bir anda büyük ataklar yapmak değil, her noktada ufak gelişmelere imza atmak. İlk etapta akla ilk gelen konulara odaklandılar. Tekerleklerin kalitesi, oturakların ergonomisi, elbiselerin sürtünme katsayısı gibi alanlarda ufak değişikliklerle başladılar. Giderek detaylara indiler. Ellerinin enfeksiyon kapmaması için takıma bir cerrahtan saatler süren el yıkama eğitimi aldırdılar. Uyku odalarında bisikletçilerin rahat edecekleri kişisel yastık ve yorganları belirleyip gerekli teçhizatı yanlarında taşıdılar. Zincirlerin toz kapmaması için bisikletleri taşıyan kamyonun içini beyaza boyadılar. Bunun gibi başta dikkat çekmeyen ama pek çok noktada ufak iyileştirmelerin peşinde koşarak devam ettiler.

2008’e geldiğimizde, Pekin Olimpiyatları’nda İngiltere Bisiklet Takımı madalyaların yüzde 60’ını kazanmayı başardı. Dört yıl sonra Londra’da 9 olimpiyat, 7 dünya rekoru kırarak başarı çıtasını çok daha yukarılara taşıdılar. Aynı yıl Fransa Bisiklet Turu’nu kazandılar. Sonraki yıllarda da başarıları devam etti.  

“%1 Kutusunu” geliştirmek 

Bu hikayenin bize ilham veren tarafı tahmin edeceğiniz gibi, ufacık değişikliklerin bile birleştiklerinde etkisinin büyüklüğü. Ekip arkadaşlarımın her biri işlerini nasıl yapıyor, bizlerin tümünü görmesi ve bilmesi mümkün değil elbette. Her birimiz işimizi yaparken ufak detaylar da olsa gelişim noktalarını düşünür, geliştirme önerileri ile geliriz. Bu küçük detay gelişim önerilerimize ekipçe “%1 Kutusu” adını verdik ve çeşitli workshoplar yaptık. Her birimiz, %1 kutumuzu geliştirme önerilerimizle doldurduk. Çalışırken de, bu %1 Kutusu’nun gücüne inanır, küçük ya da büyük olduğuna değil, sağladığı gelişimin peşinde koşarız. 

Topu yere düşürmeyeceğiz 

İkinci ilham aldığımız takım ise Filenin Sultanları. Bir önceki koç Giovanni Guidetti’nin anlatımından aktarmaya çalışacağım. 

Bir gün antrenman sırasında oyunculardan bir tanesi muhteşem bir performans ortaya koyuyor. Antrenmanın son topunda da aslında çok kolay olmasına rağmen hamle yapmıyor. Ertesi gün koç oyuncuya neden o hamleyi yapmadığını soruyor. Oyuncu, “Bütün süre boyunca her topa atladım. Yoruldum, bir topu çıkartmamışım çok mu?” şeklinde bir cevap veriyor. Koç bunun üzerine şu cümleleri kuruyor: “Dünya üzerindeki rekabetçi voleybol takımlarının tamamında aynı bilgiler var. Hepsi benzer formaları giyiyor, benzer antrenman metotlarını kullanıyor, benzer şekilde besleniyor. Böyle olunca da ufak detaylar kazananı belirliyor. Biz topu yere düşürmeyeceğiz. Her top kazanma yolunda bizim emeğimiz olacak.” 

Bu konuşmanın sonrasında, takım topu yere düşürmemek üzerine defalarca antrenman yapıyor. 2020 Tokyo Olimpiyatları eleme maçlarından Almanya maçının set sayılarından bir tanesinde rakip tam 8 kez hücum ediyor. İnanılmaz topları çıkarıyor ve seti alıyorlar. 

Bu anekdotun bize ilham olduğu nokta ise şurası: Topu yere düşürmeyeceğiz. Bu saik ile yola çıktık. Üzerimize atanan işlerde üçüncü istasyonsak bu işi çözmek için ne gerekiyorsa yapacağız. Özellikle acente kanalında işlerin dolaşma sayısını neredeyse yarı yarıya azalttık. SLA sürelerimiz yüzde 60’a oranında iyileşti. Şikayet adetlerinde önemli oranlarda azalma oldu. Tüm bu rakamsal ilerlemeler, topu yere düşürmeyeceğiz bakış açımızla gerçekleşti.  

Üçüncü ilham noktamız ise bir basketbolcudan. Wardell Stephen Curry II, NBA’de attığı üçlük rekorlarını 3 yıl üst üste, farkı açarak kırmayı başardı. Önceki yıllarda 276 olan rekorunu bir sonraki sezonda 402’ye yükseltti. Bir fotoğraf var. Curry 3 sayılık atışını yapmış, top henüz potaya girmemiş. Rebound'a çıkan kimse yok. Rakip de, kendi takım arkadaşları da atışın sayı olacağını biliyorlar. Curry’nin sırtı potaya dönük, bench tarafına gülerek bir el işareti yapıyor. İşaret ettiği kişi, lise yıllarında birlikte basketbol oynadığı en samimi arkadaşı.

Bu fotoğrafta bizi etkileyen nokta şuydu: İşini o kadar iyi yapacaksın ki rakiplerin de iş arkadaşların da yaptığın işte sana güvenecek. İşini yaparken de eğlenceden asla vazgeçmeyeceksin. 

Ekip ruhu, bir takımı hayal edilmesi güç yerlere taşıyabilecek güçte. Spor, çevik çalışma kültürüne bana göre en çok ilham veren dallardan biri. Bizim ilham aldığımız üç unutulmaz spor anekdotu bunlardı: 

Özetle, “%1’in gücüne inanacağız”, “Topu yere düşürmeyeceğiz”, “İşimizde o kadar iyi olacağız ki rakiplerimiz de, ekibimiz de bize güvenecek.”  

Size çevik dönüşümde ilham veren spor anları var mı? Belki spordan ilham almaya devam edebiliriz… 

 

Ufak bir not: Bu konu hakkında merak ettiklerini sormak için buraya tıklayarak bize ulaşabilirsin.

Yorumlar

Resimli CAPTCHA
Resimde görünen karakterleri girin.