Serhat Toptancı // Allianz Türkiye - Çevik Ofis Lideri
Çevik Gelişim Programımız içinde yer alan webinarlarımızın sonuncusunda Türkiye’nin en etkili CMO’larından olan yönetim danışmanı Cem Rodoslu ile şirketlerin değişen dünyada nasıl ayakta kalabilecekleri ve başarılı olabilecekleri hakkında sohbet ettik. Gelin bu sohbetin başlıca notlarını beraber inceleyelim.
Belirsizlik, iş dünyasının en büyük kaygılarından biri haline geldi ve bu da tüketicinin güvenini kazanmak ve güvenilir bir marka olmak, onların sevgisini (love mark olmak) kazanmaktan daha önemli. Önümüzdeki süreçte, bu gerçeği fark eden ve buna göre hareket eden şirketler mesafe kat edecek.
Değişim yönetilebilir mi?
Yeni dönem, şirketlerin belirsizliği yönetebilme ve tüketici yararına güvenilir çözümler sunabilme yeteneklerini sınayacak. Değişimi öngörmek gibi bir derdimiz var hepimizin. Bugün, belirsizliklerle dolu bir ortamda, farklı yetenekleri ve yetkinlikleri birleştirip, tüketici faydasına çözümler üretmek zorundayız. Değişimi sadece yönetmek yerine, onu öngörebilen yapılara ve liderlere ihtiyacımız var. ‘Değişimi yönetmek’ demek, sürekli geriden gelmek demek. Biz bunun yerine, değişime yön veren ve onu öngören bir kültür yaratmak istiyoruz. Zira takımların farklı yetkinliklerdeki insanlarla bir arada çalıştığı bir yapı, dış dünyanın hızına ayak uydurabilmek için gerekli olan çeşitliliği sağlıyor.
Diğer yandan, tüketicinin gelecekteki ihtiyaçlarını öngörebilmek ve onları dinlemek, şirketleri rakiplerinin birkaç adım önüne taşıyor. Bu, gerçekten değişimi öngören ve bu vizyonu uygulayan şirketlerin yapabileceği bir şey. Müşteriyle empati kurabilmeli, her zaman kendimizi onun yerine koymalıyız. Hepimiz birer tüketiciyiz. Bunu zaman zaman unutuyoruz. Peki bizim tüketici olmamız ne demek? Samimiyetle kendi kaygımıza cevap verebilirsek, o zaman tüketicinin kaygısına da cevap verebiliriz. Kısacası, tüketiciyi dert etmeliyiz. Örneğin, sigorta şirketleri sadece sigorta ürünü sunarak tüketicinin karşısına çıkmak yerine onu bütünsel düşünerek sosyal ve ekonomik kaygılarını da anlamalı ve çözümler sunmalı. Buna kafa yoran organizasyonlar kendisinden beklenmeyeni yaratacak ve bir adım öne geçmiş olacak.
Günümüzde artık tek bir konuda uzman olmak da artık yeterli değil. Dünya inanılmaz derecede değişirken, bizim de sadece tek bir konuda uzmanlaşmak yerine, çok çeşitli becerilere ve bakış açılarına sahip olmamız gerekiyor. Farklı alanlarda derine inmek, kurumsal açından organizasyonların da benimsediği bir konu.
Çeviklik bunun neresinde?
Çevik organizasyona geçmek, öngördüğümüz değişime ayak uydurabilmek için kullanıldığında başarıya ulaşıyor. Şirketlerin hızlı ve çevik hareket etmeleri, özellikle Türkiye gibi iniş çıkışları çok yaşayan bir ülke olarak, bizim genetik bir becerimiz aslında. Bu beceri, bizi diğer ülkelerden fersah fersah öteye koyuyor. Daha çevik organizasyonlara mutlaka ihtiyaç var. Olmayanlar ne olacak diyebilirsiniz. Yok olacaklar…Kısacası, organizasyonel, yönetimsel şeffaflık ve dünyaya karşı yüksek farkındalık hiç olmadığı kadar önemli artık.
Sonuç olarak, değişen iş dünyasında ayakta kalmak ve rekabetçi olabilmek için, şirketlerin çevik, yenilikçi ve tüketici odaklı stratejiler geliştirmesi, aynı zamanda cesur ve motive edilmiş ekiplerin varlığını desteklemesi şart. Organizasyonel dönüşümünde cesaret gösteren ve cesur kadroların önünü açan şirketler, daima başarılı olacaklar.
Ufak bir not: Bu konu hakkında merak ettiklerini sormak için buraya tıklayarak bize ulaşabilirsin.
Yorumlar